Menfi Tespit Davası

Menfi tespit davası, icra takibinde borçlu duruma düşen davacının, maddi hukuk bakımından borçlu olmadığının tespit edilmesi için açtığı davadır. Davanın amacı, hukuki ilişkinin veya hakkın gerçekte mevcut olmadığının ve davacının maddi hukuka göre borçlu olmadığının tespit edilmesidir.

Maddi hukuk bakımından borçlu olmama durumu; borcun hiç olmaması, hükümsüz olması veya sona ermesi gibi nedenlerden kaynaklanabilir. Menfi (olumsuz) tespit davası, belirli ve somutlaşmış bir borç için açılabilir. Bu dava, ilamsız ve ilamlı icrada, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte ve iflas yoluyla takipte açılabilir. Konuyla ilgili olarak icra avukatı ile görüşmeniz sizler için faydalı olacaktır.

menfi tespit davası şartları ve arabuluculuk

Menfi Tespit Davası Şartları

Menfi tespit davası açılabilmesi için şu şartların varlığı aranır:

Borcun Ödenmemiş Olması

Dava, henüz borç ödenmeden açılabilir. Borçlu, cebri icra tehdidiyle borcunu ödemek zorunda kalmışsa artık bu dava açılamaz, istirdat davası açılabilir. Yani bu dava en geç borcun alacaklıya ödendiği tarihe kadar açılabilir.

Davacının Hukuki Yararı Olmalı

Davacının borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir hukuki yararı olmalıdır. Hukuki yararın varlığının tespitinde alacağın muaccel olması aranmaz. Borçlu itiraz ederek takibin durmasını sağlamış olsa bile menfi tespit davası açmasında hukuksal yarar vardır. Ancak alacaklı itirazın iptali davası açmışsa, artık borçlunun menfi tespit davası açmasında hukuki yararı yoktur.

Kesin Hüküm Bulunmamalı

Alacaklı, aynı alacak için bir alacak davası veya itirazın iptali açmış ve haklı çıkmışsa ya da borçlu, borçtan kurtulma davası açmış ve haksız çıkmışsa, ortada bir kesin hüküm bulunduğundan bu dava açılamaz.

Menfi Tespit Davası Arabuluculuk

Belirli konulardaki olumsuz tespit davalarında, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması dava şartıdır ve arabuluculuğa başvurmak zorunludur.

Konusu bir miktar para olan ticari dava niteliğindeki, işçi veya işveren alacağı niteliğindeki ve kiralanan taşınmazların ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere kira ilişkisinden kaynaklanan alacak niteliğindeki olumsuz tespit davaları, zorunlu arabuluculuğa tabidir.

Arabuluculuğa başvuran taraf, arabuluculuk süreci tamamlanmadan dava açamaz. Ancak arabuluculuk sürecinde alacaklı görünen taraf, arabuluculuğa başvuran aleyhine icra takibi başlatabilir. Bu durumda, arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde borçlu görünen tarafın olumsuz tespit davası açması ve talep etmesi durumunda davaya bakan mahkeme, alacağın % 15’inden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat karşılığında, icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verebilir.

Davanın Açılma Zamanı

Olumsuz tespit davası, icra takibinden önce veya sonra açılabilmektedir. İcra takibi, taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte değildir. Dolayısıyla borçlu, aleyhine yürütülen icra takibi kesinleştikten sonra da borçlu olmadığının tespit edilmesini isteyebilir.

İcra Takibinden Önce Menfi Tespit Davası

Bir icra tehdidiyle karşı karşıya kalacağını düşünen kişi, hukuksal yararı varsa, alacaklı icra takibi başlatmadan da bu davayı açabilir. Takipten önce olumsuz tespit davası açılmasının borçlu açısından faydası şudur: Dava açıldıktan sonra alacaklı icra takibine girişirse borçlu, mahkemeye alacak miktarının % 15’i oranında teminat göstererek ihtiyati tedbir kararıyla icra takibinin durdurulmasını sağlayabilir.

İcra Takibinden Sonra Olumsuz Tespit Davası

Aleyhine icra takibi başlatılan borçlu, olumsuz tespit davası açabilir, bu dava takibi kendiliğinden durdurmaz. İcra takibinden sonra açılan olumsuz tespit davasında teminat gösterilse dahi ihtiyati tedbir ile takibin durdurulması mümkün değildir. Ancak borçlu, gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacak miktarının % 15’inden az olmamak kaydıyla göstereceği teminat ile mahkemeden ihtiyati tedbir kararı alarak icra veznesine yatan paranın alacaklıya verilmemesini talep edebilir.

Uygulamada henüz haciz yapılmamışsa veya haciz yapılıp satış yapılmamışsa borçlu, faiz ve giderleriyle birlikte toplam borç tutarı ve % 15’ten az olmayacak bir teminatı yatırarak (yani toplam % 115 teminat) mahkemeden ihtiyati tedbir istenebilmektedir. Böylece % 115 teminat ile haczin veya haciz yapılmışsa satışın önüne geçilmektedir.

Yargıtay’a göre, tüm dosya borcu ve % 15 teminat icra müdürlüğüne nakit teminat olarak yatırılırsa takibe devam edilemez.

Menfi Tespit Davası Zamanaşımı

Bu dava zamanaşımı süresine tabi değildir, ancak davanın icra takibi sona erene kadar açılması gerekir. Takip sona erdikten sonra bu dava açılamaz. Davanın en geç, borcun alacaklıya ödenmesine kadar açılması gerekir.

Menfi Tespit Davası Görevli ve Yetkili Mahkeme

Bu davada görevli mahkeme, genel hükümlere göre belirlenir. Bu davada icra mahkemeleri görevli değildir. Genel görevli mahkeme, kural olarak asliye hukuk mahkemesidir. Görevli mahkemelerin belirlenmesinde alacak miktarının önemi yoktur.

Kira ilişkisinden doğan alacaklara ilişkin olumsuz tespit davasında sulh hukuk mahkemeleri, ticari dava niteliğindeki olumsuz tespit davalarında asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. Yani davaya konu olan alacak, özel bir mahkemenin görevine girmekteyse, menfi tespit davası o mahkemede görülmektedir. Uyuşmazlığın konusuna göre, tüketici, aile veya iş mahkemeleri görevli olabilmektedir.

Yetkili mahkeme ise davanın açıldığı zamana göre değişiklik göstermektedir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasında yetkili mahkeme genel hükümlere göre belirlenir. Bu bakımdan davalının yerleşim yeri ve sözleşmenin ifa yeri mahkemeleri yetkilidir.

Takipten sonra açılan menfi tespit davasında ise, icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.

Menfi Tespit Davası Harç Hesaplama

Olumsuz tespit davalarında; maktu başvurma harcı ve nispi karar ve ilam harcının 4’te 1’i oranında peşin harç alınır. Ayrıca taraf sayısının 5 katı tebligat gideri tutarı kadar gider avansı alınması gerekir.

Örnek vermek gerekirse, 10.000 TL için menfi tespit davası açıldığını varsayalım:

Başvurma harcı maktu alınır ve 2024 yılı için harç tutarı 427,60 TL’dir.

Nispi karar ve ilam harcı, alacak miktarının binde 68,31’i oranındadır ve bunun dörtte biri peşin harç olarak alınır. 10.000 TL için bu harç 170,8 TL’dir.

Gider avansı da taraf sayısının 5 katı kadar posta gideridir. İki taraflı bir davada 10 posta gideri tutarınca gider avansı alınması gerekir. Posta gider ücreti ise 2024 yılı için 120 TL’dir. Bu durumda 2*5*120 üzerinden 1200 TL gider avansı alınır.

Menfi Tespit Davası İspat Yükü

İspat yükü, kural olarak davalı alacaklının üzerindedir, çünkü hukuki ilişkinin varlığını iddia eden ve bundan yarar sağlayan taraf, davalı alacaklıdır. Yani borçlu, hukuksal ilişkinin varlığını inkar ediyorsa alacaklı, alacağın varlığını ve tutarını ispat etmekle yükümlüdür.

İspat yükünün bazı istisnai durumlarda davacı borçlunun üzerinde olduğu haller de vardır:

  • Davalı alacaklının iddia ettiği hukuksal ilişkinin, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle geçersiz olduğunu davacı borçlu iddia ediyorsa, bu iddiayı ispat yükü kendisine düşer.
  • Davacı borçlu, hukuki ilişkiyi kabul etmiş, ancak bu ilişkinin senette gözükenden başka bir hukuki ilişki olduğunu iddia ediyorsa bunu ispat yükü kendisine düşer.
  • Senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacı borçluya düşer. Karşılıksızlık iddiasının ispatı, ancak yazılı delille mümkündür.
  • Borç ilişkisi kambiyo senedinden kaynaklanıyorsa ispat yükü, davacı borçlunun üzerindedir. Burada senede karşı senetle ispat kuralı geçerlidir. Ancak senedin lehtarı, senetteki düzenleme nedenini değiştirir şekilde neden gösterirse ispat yükünü üzerine alır.

Yargıtay, ispat konusunda fiili karinelerden yararlanmaktadır. En sık başvurulan karine, ”Hayatın olağan akışına uygunluk”tur. Bir kimsenin kendi ekonomik gücünün çok üzerinde olan bir tutarı teminat almadan ve elden borç olarak vermesi hayatın olağan akışına aykırıdır.

Aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça veya aksine bir ticari teamül yoksa satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa eder. Çek bir ödeme aracıdır ve mevcut bir borcun karşılığında verildiği kabul edilir. Asıl olan peşin satıştır. Davacı borçlu, çekin avans olarak verildiğini, ancak çek bedeli kadar malın teslim alınmadığını iddia ediyorsa, bunu yazılı delille ispat yükü kendisi üzerindedir.

Hamilin bonoyu edinirken bilerek borçlu zararına davrandığı iddiasını ispat yükü, davacı borçlu üzerindedir.

Davacı borçlu, alacağın ödeme, zamanaşımı, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu iddia ederse, ispat yükü kendisi üzerindedir.

Faturada, üst kısma atılan satıcı kaşe ve imzası, faturayı açık fatura haline getirir. Açık fatura mal bedelinin ödenmediğine karinedir. Açık faturada ispat yükü, ödemeni yapıldığını iddia eden davacı borçludadır. Faturanın alt kısmına atılan satıcı kaşe ve imzası, faturayı kapalı fatura haline getirir. Kapalı fatura, mal bedelinin ödendiğine karinedir. Kapalı faturada, bedelin ödenmediğini iddia eden alacaklı, bu iddiasını ispat yükü altındadır. Faturada teslim alanın imzası olmaksızın yalnızca kaşenin olması malın teslim edildiğini göstermez.

Kural olarak havale bir ödeme aracıdır. Borç olarak havale edilmişse, bu durumun belirtilmesi gerekir. Aksi halde karine, havale ile bir borcun ödendiğidir.

Temel borç ilişkisinin senede yazılacak bir sözcükle kambiyo senedine yansıtılmasına bedel kaydı denir. Bedel kaydı, borçlunun senedin alacaklısından karşı edimi aldığını ispata yarar. Kambiyo hukuku bakımından bu kaydın bir önemi yoktur. Zira kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsızdır, yani sebepten soyuttur. Bedel kaydının varlığı senedin kambiyo niteliğini etkilemez. Bedel kaydı, senedi düzenleyen ile lehtar arasındaki iç ilişkide ispat bakımından önem taşır. Bedel kaydı içeren bononun lehtarı, senedin artık kayıtsız ve şartsız bir borç ikrarı taşıdığına ilişkin soyutluk kuralından yararlanamaz.

Menfi tespit davasına konu olan senette borç nedeni olarak ”mal (malen)” veya ”nakit (nakden)” olduğu belirtilmişse, davacı borçlunun yazılı olan borç senedine dayanmaya hakkı olduğundan ispat yükü, davalı alacaklıya geçer. Şayet taraflardan biri, senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını iddia ediyorsa bunun aksini ispatla yükümlüdür. Buna senedin nedene bağlanması yani talili denir.

”Malen” yazılı bir bonoda malın teslim alındığı kabul edilmiş olur. ”Nakden” yazılı bonoda ise senedin nakit karşılığının ödendiğini gösterir. Bunun aksini iddia eden ispatla yükümlüdür.

Kambiyo senetleri, düzenleyen ve lehtarın aynı anda hazır olmasıyla düzenlenir ve imzalanır. Avalist varsa, onun da senedin düzenleme anında orada olduğu karine olarak kabul edilir. Boş olarak verilen senedin sonradan doldurulması mümkündür. Senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddia edilebilir. Bu iddianın yazılı delille ispatlanması gerekir. Tanık dinletilmek isteniyorsa diğer tarafın muvafakati aranır. Diğer tarafın muvafakati olmaksızın dinlenen tanık beyanlarına itibar edilemez.

Menfi Tespit Davası Kesinleşmeden İcraya Konur mu?

Menfi tespit davasında tarafların haklılık durumu dava tarihi esas alınarak belirlenir. Dava tarihi itibariyle davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespiti yapılır.

Davacı haklı çıkarsa, davanın kabulüne ve davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilir. Davanın kabulüyle takip durur. İlamın kesinleşmesiyle icra eski hale iade edilir. Takibin durması için kararın kesinleşmesi gerekmez.

Hükümden önce borçlunun malları haczedilmişse haciz kalkar, malları satılmışsa bedelleri borçluya ödenir. Daha önce itirazın kaldırılması aşamasında borçlu aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmişse, davanın kabulüyle bunlar da kalkar.

Davalı haksız ve kötü niyetli ise, davacı borçlunun talebi üzerine uğradığı zararın tazmini için alacağın % 20’sinden aşağı olmamak kaydıyla aleyhine tazminata hükmedilir. Tazminata hükmedilebilmesi için davacı borçlunun talep etmesi, takibin haksız ve kötü niyetli olması şarttır. Alacağın likit olup olmaması, tazminata hükmedilmesi açısından önem arz etmez. Alacaklının, takipte kötü niyetli olduğunu ispat yükü, bunu iddia eden davacı borçludadır.

Menfi tespit davası, adında anlaşılacağı üzere bir tespit davasıdır ve davacının borçlu olup olmadığı tespit edilir. Hükmün borçlu olunmadığını tespit eden kısmı icra edilebilir değildir. Ancak yargılama sonunda dava kabul edilirse, davalı aleyhine yargılama giderleri, kötü niyet tazminatı ve vekalet ücretine hükmedilir ve hükmün bu kısımları icra edilebilir niteliktedir. İşte bu icra edilebilir kısımlar, hüküm kesinleşmeden takibe konamaz. Davanın kabulüne veya reddine ilişkin kısımlar, yargılama giderleri ve tazminatla bir bütün olarak hükmü oluşturur. Dolayısıyla hüküm bütün olarak kesinleşmeden icraya konulamaz.

Şayet hüküm kesinleşmeden icra edilebilir kısımları takibe konulmuş ve ödeme emri gönderilmişse icra mahkemesinde şikayete konu edilir. Yargıtay’a göre şikayet süresi, icra emrinin tebliğinden itibaren 7 gündür, zira bu şikayet kamu düzenine ilişkin değildir.

Davacı borçlunun haksız olduğu tespit edilirse dava reddedilir ve daha önce verilmiş olan ihtiyati tedbir kalkar. Borcun varlığı kesin hükümle saptanmış olur. Hüküm kesinleştiğinde, şayet davalı alacaklının bir zararı varsa ihtiyati tedbir için verilen teminattan bu zarar karşılanır.

Daha önce itirazın kaldırılması aşamasında davalı aleyhine hükmedilen ve menfi tespit davası sebebiyle ertelenen icra inkar tazminatı ve para cezaları tahsil edilebilir. Davalı alacaklı lehine sonuçlanan dava neticesinde davacı borçlu, talep olmaksızın % 20’den az olmayan bir tazminata mahkum edilir. Fakat tazminata hükmedilebilmesi için borçlunun ihtiyati tedbir yoluyla takibi durdurmuş olması gerekir ve kötü niyetli olması aranmaz.

Menfi tespit davası, icra takibinden önce sonuçlanmaz ve ihtiyati tedbir kararı alınmamış olması nedeniyle borç alacaklıya ödenirse, davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam edilir. Buna menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi denir.

Menfi Tespit Davası Hakkında SSS

Menfi tespit davası ne zaman açılabilir?

Menfi tespit davası için belirli bir zaman sınırlaması yoktur. İcra takibi ayakta durduğu ve borç konusu alacaklıya ödenmediği sürece bu dava açılabilir.

Menfi tespit davası icrayı durdurur mu?

Hayır, durdurmaz. Ancak davacı borçlu, teminat göstererek ihtiyati tedbir yoluyla alacağın tüm ferileriyle birlikte tamamını ve üstüne % 15 teminat göstererek ( toplamda % 115 diyebiliriz) icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesini sağlayabilir.

Menfi tespit davasında neler talep edilebilir?

Davacı borçlu, borçlu olmadığının tespitini, yargılama giderlerinin ( vekalet ücreti dahil) ve alacaklı kötü niyetli ise % 20’den aşağı olmamak üzere tazminat isteyebilir.

Hangi durumlarda menfi tespit davası açılır?

Borçlu aleyhine bir icra takibi açılacağına ilişkin emareler varsa veya icra takibi başlatılmışsa menfi tespit davası açılabilir.

Borca itiraz etmeyen menfi tespit davası açabilir mi?

Evet, açabilir. Menfi tespit davası, icra takibi sona ermediği müddetçe takip kesinleştikten sonra da açılabilir.

5/5 - (3 votes)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Av. Musa Yılmaz

avukat musa yılmaz

Av. Musa Yılmaz, başta Forex Hukuku, Sermaye Piyasası, Bilişim Hukuku, Yabancılar Hukuku, Ceza Hukuku, Aile ve Boşanma Hukuku ve Miras Hukuku alanları olmak üzere hukukun birçok alanında çalışmalarını yürütmektedir ve iyi derecede İngilizce bilmektedir.

Randevu Talebi

Hata: İletişim formu bulunamadı.

Son Yayınlanan İçerikler

  • Ceza İnfaz İndirimi -Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 87 uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri arasında genel ve özel af ilânına karar vermek de düzenlenmiştir.
  • Adli Para Cezası (TCK M.52)
    Adli para cezası ilke olarak hapis cezasına seçenek yaptırım olarak uygulanmaktadır.
  • HAGB Kararına İtiraz Dilekçesi
    HAGB kararı ile sanık hakkında verilen hükmün ertelenmesi söz konusu olmaktadır. Kanunda belirtildiği üzere mahkeme HAGB kararı ile birlikte sanığa belirli koşulların yerine getirmesini yüklemektedir.
  • Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (Ertelenmesi) (CMK M.231)
    Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılamada hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis cezası yahut adli para cezası ise mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilebilmektedir.
  • Asliye Ceza Mahkemesi ve Ceza Mahkemeleri
    Asliye Ceza Mahkemeleri tek hakimlidir. Ağır Ceza Mahkemelerinden bir farkı da budur. Ağır Ceza Mahkemeleri 1 başkan ve 2 Üye toplamda 3 hakimden oluşmaktadır.

Ada Hukuk Danışmanlık Tarafından Verilen Hizmetler

Forex Avukatı  ♦ Boşanma Avukatı ♦ Yabancı Avukatı ♦ İcra Avukatı ♦ Ceza Avukatı

© 2024 · Tüm hakları saklıdır.

This is a staging enviroment