Aldatma Sebebiyle Boşanma Davası

Aldatma sebebiyle boşanma davası, Türk Medeni Kanunu’nda 161. maddesinde düzenlenen çekişmeli boşanma davası türlerinden biridir. Esasen anlaşmalı boşanma davası dışında kalan tüm boşanma davaları çekişmeli olarak görülür. Zina, mutlak bir boşanma sebebidir. Zina olgusunun ispatlanmasıyla hakim boşanmaya karar vermek zorundadır. Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Zinanın varlığı tek başına boşanma kararı verilmesi için yeterlidir. Ayrıca eşler için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi veya evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması aranmaz. Çünkü zinanın varlığının zaten ortak hayatı çekilmez hale getirdiği, evlilik birliğinin temelinden sarstığı kabul edilir.

Boşanma kararı vermiş kişilerin, boşanma sürecinde maddi ve manevi kayıplara uğramamak için boşanma avukatı ile görüşerek profesyonel hukuk danışmanlık ve avukat desteği almaları oldukça önem arz etmektedir.

aldatma nedeniyle boşanma davası açmak için gerekli olan şartlar

İçerik Bilgisi

Aldatma Sebebiyle Boşanma Davası Açma Süresi

Aldatma sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için bazı şartların varlığı aranır. Bunları maddeler halinde sıralayacak olursak;

  • Aldatma Eyleminin Gerçekleştiği Sırada Hukuken Geçerli Bir Evlilik Olmalı
  • Üçüncü bir kişiyle cinsel birliktelik olmalı yani zina eylemi gerçekleşmiş olmalı
  • Bu cinsel birliktelik bilerek yapılmış olmalı yani zina eden eş kusurlu olmalı
  • Aldatılan eş, zina eden eşi affetmemiş olmalı
  • Boşanma davasının açıldığı sürede hak düşürücü süre geçmemiş olmalı

Görüldüğü üzere, aldatma sebebiyle boşanma davasının şartlarından biri de dava açma tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin geçmemiş olmasıdır. Zina sebebiyle boşanma davasını açma süresi, Türk Medeni Kanunu madde 161/2’de düzenlenmiştir Buna göre, ”Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Hakkı düşürücü süre geçtikten sonra aldatma sebebiyle boşanma davası açılamaz. Hakim hak düşürücü süreyi kendiliğinden gözetir. Hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan sina sebebiyle açılan boşanma davası usulden reddedilecektir.

Eylemin aldatan eş tarafından birden çok defa yapılması halinde, hak düşürücü süre son zina eyleminden sonra işlemeye başlar.

Aldatma sebebiyle boşanma davası hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılamıyor olsa da, aldatılan eş onur kırıcı davranış veya evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenleriyle boşanma davası açabilir.

Boşanma avukatı, hukuki destek sağlamak için danışabileceğiniz uzman bir avukattır.
Boşanma sürecinizde size rehberlik edecek deneyimli boşanma avukatı.

Zina Boşanma Zamanaşımı

Aldatma yani zina sebebiyle boşanma davasında zamanaşımı değil hak düşürücü süre söz konusudur. Kavramların anlaşılması adına zamanaşımı ile hak düşürücü süre arasındaki farklara kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.

Zamanaşımı süresinin dolmasıyla hak ortadan kalkmaz, ancak hak düşürücü sürenin sona ermesiyle hak ortadan kalkar. Zina sebebine dayalı boşanma davası açılabilmesi için var olan hak düşürücü sürenin dolması ile bu sebebe dayanarak boşanma davası açılamaz.

Zamanaşımı süresinin sona erip ermediğini hakim kendiliğinden gözetemez, ancak hak düşürücü sürenin geçip geçmediğini kendiliğinden gözetmek zorundadır. Zina sebebine dayalı boşanma davasında hakim hak düşürücü süresi içinde olunup olunmadığını kendiliğinden gözetir.

Zamanaşımı süresinin sona erdiği iddiası yargılamada ön inceleme aşamasının sonuna kadar ileri sürülebilir, ancak hak düşürücü süre itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilmektedir.

Zina Olgusunun İspat Edilmesi

Zina, ispatlanması oldukça güç bir olgudur. Çünkü aldatan eş, zinayı gizlemek ve ortaya çıkmasını engellemek için gayret gösterecektir. Bu sebeple, zina eyleminin ispat edilmesi için muhakkak eylemin yapıldığı sırada yakalamak şart değildir. Yargı makamlarının uygulamalarında, Yargıtay İçtihatlarında ve öğretide, bazı haller zinanın gerçekleştiğine dair kuvvetli emare olarak değerlendirilmekte ve bu emarelerin varlığı halinde zina ispatlanmış kabul edilmektedir.

Zina hukuka uygun her türlü delille ispat edilebilmektedir. Delillerin hukuka uygun olması oldukça önemlidir. Bu bağlamda hukuka aykırı olarak toplanan delillerle zina ispat edilse dahi hükme esas alınamaz. Aynı zamanda hukuka aykırı olarak toplanan delillerin suç teşkil etme ihtimali de gündeme gelecektir. Söz gelimi, eşin telefonuna casus yazılım yüklemek, başkaca yöntemlerle delil toplama imkanı varsa hukuka aykırı delil olarak değerlendirilecektir. Böylece hem söz konusu delil hüküm kurmada dikkate alınmaz, hem de Türk Ceza Kanunu kapsamında haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturur.

Boşanma avukatı hizmetleri ve danışmanlık konseptini yansıtan bir görsel.
Boşanma avukatıyla güvenilir ve profesyonel hukuki destek.

Aldatma Sebebiyle Boşanma Davasında Kullanılabilecek Deliller

Daha önce ifade edildiği üzere, zinanın ispatı için muhakkak suçüstünde yakalama şartı aranmamaktadır. Zaten böyle bir şart aranacak olsa, aldatılan eşlerin zinayı ispat etmesini oldukça güç hale getirir. Ancak zinaya ilişkin sunulan deliller, zinanın varlığına ilişkin kuvvetli emareler içermeli ve aldatan eşin üçüncü bir kişiyle cinsel ilişkiye girdiği açık bir şekilde anlaşılmalıdır.

Bu arada, aldatan eşin ikrarı, hakimi bağlamaz. Aynı zamanda hakim, aldattığı iddia olunan eşe yemin öneremez. Davacı eşin yemin önerilmesine ilişkin talebi reddedilir.

Yargıtay içtihatlarına göre zinanın varlığına delalet eden ve zina olgusunu ispatladığı değerlendirilen delillere şu şekilde örnekler verebiliriz. Zina olgusu tanıkların beyanlarıyla ispatlanabilir. Otelde karşı cinsten biriyle geceyi geçirmek, alkollü mekanlarda samimi bir şekilde görülmek, sosyal ortamlarda eşi olarak tanıtmak, birlikte tatile çıkmak, olağan sayıdan fazla kadınla mesajlaşmak ve konuşmak, uçak biletleri, otel kayıtları, ses ve görüntü kayıtları, yarı çıplak birlikte fotoğraf çekinmek, sosyal medya uygulamalarındaki yazışmalar, karşı cinsten biriyle birlikte yaşamak vb. zinanın varlığını gösteren kuvvetli delillerdir.

Zinanın İspatı Hakkında Yargıtay Kararları

Boşanma davalarına temyiz merci olarak Yargıtay 2. Hukuk Mahkemesi bakmaktadır. Zina olgusunun ispat edildiğine ilişkin Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin bazı emsal niteliğindeki kararlarını aşağıda bulabilirsiniz.

Karşı Cinsten Biriyle Birlikte Yaşanması ve Başkasından Çocuğunun Olması Zinanın Varlığını Gösterir.

Davacı kadın tarafından açılan boşanma davası, hem Türk Medeni Kanununun 161. maddesinde yer alan “zina sebebine”, hem de aynı Yasanın 166/1. maddesinde düzenlenen “evlilik birliğinin sarsılması” sebebine dayanmaktadır. Davalı erkeğin başka bir kadınla birlikte yaşadığı ve bu kadından bir çocuğunun olduğu ve davanın açıldığı tarihte de birlikte yaşamın devam ettiği tanıklarca ifade edildiğine göre, şartları oluştuğu halde, her iki sebebe dayanan boşanma talebinin kabulüyle boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2015/13942 E., 2016/4318 K.)

Banyoda Yarı Çıplak Vaziyette ve Samimi Bir Şekilde Fotoğrafının Olması Zinanın Varlığını Gösterir.

”toplanan delillerden, davacı kadının dayandığı ve davalı erkek tarafından inkar edilmeyen, erkeğin başka kadınla birlikte, banyoda yarı çıplak vaziyette çekildiği ve samimi durumda oldukları anlaşılan fotoğrafının bulunduğu ve tanık beyanından erkeğin başka kadının yanında yaklaşık 10 gün süreyle kaldığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun sabit olduğu kabul edilmiş ise de; erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafının olması ve başka kadınla birlikte yaşaması, cinsel ilişkinin güçlü karineyle yaşandığına ve dolayısıyla zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda erkeğin zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların zina (TMK m. 161) hukuki sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, …” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2019/4012 E., 2019/12142 K.)

Otelde Birlikte Kalma ve Müstehcen Fotoğraflarının Bulunması Zinanın Varlığını Gösterir.

Zina sebebine dayalı olarak boşanmaya karar verilebilmesi için öncelikle; davalı eşin başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesinin veya cinsel ilişkinin gerçekleştirildiğine pek muhtemel bakılan bir durum içine girdiğinin kanıtlanması gereklidir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı erkeğin dava açılmadan önce başka bir kadınla birlikte birden fazla kez farklı otellerde tatil yaptıkları ve o kadınla birlikte aynı odada birlikte çekilmiş müstehcen fotoğraflarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre Türk Medeni Kanunu’nun 161’nci maddesinde yer alan boşanma sebebi gerçekleşmiştir. O halde; davacı kadının zina hukuksal sebebine dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” ( Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2016/24076 E., 2018/10959 K.)

Otelde Kalma, Birden Fazla Kadınla Olağan Sayıdan Fazla Konuşma Kayıtlarının Bulunması, Başka Kadınlarla Duygusal İçerikli Yazışmalar Zinanın Varlığını Gösterir.

Davacı kadın, zina (TMK m. 161) mahkeme aksi kanaatte olursa evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuş, mahkemece davanın TMK 166/1. maddesi uyarınca kabulüyle tarafların boşanmalarına karar vermiştir.
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; davalı erkeğin evlilik devam ederken, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, ayrı ayrı zamanlarda … isimli kadınlarla otellerde kaldığı, dosya arasına alınan telefon konuşma kayıtlarında da birden fazla kadınla mutad sayıdan fazla konuşma kayıtlarının bulunduğu ayrıca sosyal medya hesabından da erkeğin başka kadınlarla duygusal içerikli yazışmalar yaptığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı kadının zinaya dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
” ( Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2016/23757 E., 2018/10860 K.)

Boşanma hukuku ve avukatı konseptini gösteren sembolik bir görsel
Boşanma hukukunda uzman avukatlarla tanışın.

Otel Kayıtları ve Uçak Biletleri Zinanın Varlığını Gösterir.

Mahkeme “davacı-davalı erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği anlaşılmış ise de davacı-davalı erkeğin, başka bir kadınla fiilen karı koca hayatı sabit görülmediğinden ve Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesindeki şartların oluşmadığı” gerekçesi ile zina hukuksal sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmiş ise de, dosya arasında bulunan, erkeğin … isimli bir kadınla …, … ve …’a gidiş geliş uçak biletleri ve bu yerlerdeki otel kayıtları itibari ile zina eyleminin ispatlandığı gözetilerek, davalı-davacı kadının da boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın reddedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2016/19596 E., 2018/7191 K.)

Kadının Yalnızken Geceleyin Bir Başka Erkeği Ortak Konuta Alması Zinanın Varlığı Gösterir.

Mahkemece davalı-davacı kadının zina fiilinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davacı-davalı erkeğin zina (TMK.md.161) hukuksal sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-davacı kadının, 05.12.2010 günü ortak konuta bir erkeği aldığı, aynı gece saat 22.00’de evde bu kişiyle birlikte yakalandığı, bu şahsın tuvalette gizlenmiş halde bulunduğu, bu olay öncesinde de bu şahısla muhtelif tarihlerde çok sayıda görüşmesinin olduğu, bu kişinin 05.12.2010 tarihli kolluk ifadesinde, davalı-davacı kadın ile evlenmeyi düşündüğünü, daha öncede evine bir kez gittiğini, seviştiklerini ancak cinsel ilişkiye girmediklerini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Kadının, yalnızken geceleyin bir başka erkeği ortak konuta alması, zinanın varlığına delalet eder. Bu bakımdan zina kanıtlanmıştır. ” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2015/21517 E., 2015/20095 K.)

Sosyal Medya Görüntüleri ve Mesajlar Zinanın İspatında Delil Olarak Kullanılabilir.

Zina hukuki sebebine dayalı boşanma davalarında, dava hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer (TMK.md.161/2). Öncelikle, her ne kadar mahkemece, erkeğin davasının hak düşürücü sürede açılmadığı ve af olgusundan bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; hak düşürücü sürenin dolduğunu ispat külfeti davalı-davacı kadında olup dosyadaki mevcut delillere göre, davaya dayanak zina vakıasının davacı erkek tarafından tam olarak hangi tarihte öğrenildiği davalı-davacı kadınca ispatlanamadığı ve dosya kapsamından da bu tarihin tespit edilemediği anlaşılmakla; hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediği gibi, dosyadaki delillerle af olgusunun da ispatlanamadığı anlaşıldığından, bu yönüyle de davanın reddi doğru görülmemiştir. Diğer taraftan davacı-davalı erkek, eşinin bir başka erkekle kendisini aldattığına yönelik iddiasını dava dilekçesi ekinde sunduğu sosyal medya görüntüleri ve mesajlara dayandırmıştır. Yapılan incelemede sosyal medya yazışma ve görüntüleri içerikleri itibarıyla zinaya muhakkak gözüyle bakılmasını gerektirir niteliğinde olup, bu durum zinanın varlığına delalet eder. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2022/4815 E., 2022/6778 K.)

Aldatma Sebebiyle Boşanma Davalarında Tazminat

Zina mutlak bir boşanma sebebidir. Zinanın varlığı halinde, aldatılan eşin boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olup olmaması önemli değildir. Aldatan eşin, evlilik birliğini temelinden sarstığı ve aldatılan eş için ortak hayatı katlanılmaz hale getirdiği kabul edilir. Zina kusura dayalı bir boşanma sebebi olduğu için zinanın varlığında başkaca bir kusur araştırılmasına gidilmez. Zina eden eş, aldatılan eşin talebiyle maddi ve manevi tazminata mahkum edilir. Maddi ve manevi tazminat miktarları belirlenirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur oranları dikkate alınır. Bu arada zina eden tarafın kadın veya erkek olması önem arz etmez, her iki taraf aleyhine tazminata hükmedilebilir. Ancak maddi ve manevi tazminata hükmedilirken, lehine tazminata hükmedilen kişinin zenginleşip tazminat verenin ciddi anlamda fakirleşeceği şekilde değerlendirme yapılamaz. Buna tazminatın zenginleşme aracı olamaması ilkesi denir.

Aldatma Sebebiyle Boşanmada Maddi Tazminat

Öncelikle zinaya dayalı boşanma davalarında maddi tazminat talebine ilişkin kanun maddesine bakalım. Türk Medeni Kanunu madde 174/1’e göre; ”Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.” Bu madde, genel olarak boşanma davalarında maddi tazminata ilişkindir. Zinaya dayalı boşanma davalarında zina eden eşin zaten baştan kusurlu olduğu kabul edilir. Aldatılan eşin boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olup olmadığı değerlendirilmez. Dolayısıyla zina eden eş, aldatılan eşin talebiyle her şekilde maddi tazminat ödemek durumunda kalacaktır. Aldatılan eşin, boşanmaya neden olan zina eylemi sebebiyle mevcut veya beklenen menfaati zedelenmiştir.

Zina Sebebiyle Boşanmada Manevi Tazminat

Türk Medeni Kanunu madde 174/2’ye göre, ”Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” Yargıtay uygulamasına göre, zina aldatılan eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşır ve bu eylem aldatılan eş lehine manevi tazminatı gerektirir. Hemen belirtelim ki, hakim maddi ve manevi tazminata kendiliğinden hükmetmez, zarar gören eş tarafından talep edilmesi gerekir. Manevi tazminat talebi boşanma davasıyla birlikte talep edilebileceği gibi boşanma davası sona erdikten sonra da ayrı bir dava ile talep edilebilmektedir.

Zina Sebebiyle Boşanma Manevi Tazminat Yargıtay Kararı

Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedebilmek için, boşanmaya sebep olan olayların, talep eden eşin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması zorunludur. (TMK m. 174/2). Davalı kadının zinası sebebiyle, tarafların, Türk Medeni Kanununun 161. maddesine göre boşanmalarına karar verilmiş, bu sebeple verilen boşanma kararı 22.02.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Boşanma sebebi olarak kabul edilen ve diğer eşin kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi olay sebebiyle kişilik hakları zedelenen taraf, manevi tazminatı boşanmadan sonra da isteyebilir. Davacı erkek eldeki davada davalı kadının zinası sebebiyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek manevi tazminat talep etmiş, mahkemece her ne kadar kadının zinası sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmişse de davacı erkeğin ıstırap duyduğuna yönelik tanık beyanı olmaması sebebiyle davanın reddine karar vermiştir. Boşanma kararının kesinleşmiş olduğu ve boşanma sebebini oluşturan zina eyleminin davacı erkeğin kişilik haklarına saldın niteliğinde olduğu anlaşıldığına göre davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Aldatma Sebebiyle Boşanmada Nafaka

Boşanma davalarında üç farklı türde nafaka söz konusudur. Bunlar;

  • Tedbir Nafakası: Boşanma ve ayrılık davalarında dava devam ettiği sürece evlilik birliğinin ve ortak çocukların giderlerine katılmak amacıyla bağlanan nafaka türüdür. Tedbir nafakasına hükmederken kusur incelemesi yapılmaz. Burada amaç, birliğin devamı ve ortak çocukların hayatlarını idame ettirmeleri bağlamında eşin yükümlülüğünü devam ettirmektir. Zira evlilik birliği henüz sonra ermemiştir. TMK madde 169’a göre, ”Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.
  • Yoksulluk Nafakası: Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf lehine hükmedilen nafakadır. Türk Medeni Kanunu madde 175’te düzenlenmiştir. Buna göre, ”Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
  • İştirak Nafakası: Velayeti kendinde olan tarafın, çocuğun ihtiyaç ve giderlerine katılması için diğer taraftan çocuk adına talep ettiği nafaka türüdür. TMK madde 329’da düzenlenmiştir. Buna göre, ”Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir.”

Toplumumuzda zina eden tarafın nafaka alamayacağına ilişkin yanlış bilinen bir kanaat vardır. Bu bağlamda yukarıdaki bilgiler ışığında değerlendirme yapacak olursak;

Tedbir nafakası, boşanma veya ayrılık davası devam ederken hükmedilen bir nafaka türüdür. Zina eden tarafın eylemi henüz bir iddiadır ve kanıtlanmamıştır. Tedbir nafakasının maksadı ise evlilik birliğinin sağlanması ve çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmasına yöneliktir. Henüz zinası ispatlanmamış eşe tedbir nafakası verilmesine karar verilebilir.

Yoksulluk nafakasını düzenleyen kanun hükmünden de anlaşıldığı üzere, zina eden eş, boşanma sonucunda yoksulluğa düşse bile kusurundan dolayı yoksulluk nafakası talep edemez. Hakim de zina eden eşe yoksulluk nafakası verilmesine karar veremez.

İştirak nafakası da, ortak çocuğun sağlık, eğitim, beslenme ve gelişmesinde ihtiyaç olan ekonomik değere velayet kendisinde olmayan tarafın katılması amacıyla çocuk adına verilir. Dolayısıyla velayet kendisinde olan eşin kusurlu olup olmaması anlam ifade etmez. Burada nafaka hakkı çocuğundur.

Aldatma Sebebiyle Boşanma Davası Velayet

Velayet hakkının kime verileceği konusunda kusurların yarıştırılması söz konusu değildir. Kusur, boşanma davasının taraflarına yani karı kocaya ilişkindir. Bu bağlamda her ne kadar toplum tarafından tasvip edilmese de, velayet hakkı zina eden eşe de verilebilir. Çünkü zina eylemi, eşin evlilik birliği içerisinde diğer eşe karşı yükümlülüklerine aykırıdır. Çocuğun velayet hakkının kimde olacağı konusunda çocuğun yüksek yararı göz önünde tutulur. Dolayısıyla çocuğun zihinsel, bedensel, duygusal ve ahlaki gelişimi gibi nedenler dikkate alınarak velayet hakkının kim tarafından kullanılacağı belirlenir. Çocuğun yaşı, cinsiyeti, tarafların sosyal ve ekonomik imkanları, sağlık durumu gibi etmenler çocuğun velayetinin kime verileceği hususunda önemlidir. Bu kriterler birlikte değerlendirildiğinde, çocuğun üstün yararı, velayetin zina eden eşe verilmesini gerektiriyorsa bu yönde karar verilecektir.

Aldatma Sebebiyle Boşanma Davasında Mal Paylaşımı

Türk Medeni Kanunumuzun benimsediği mal rejimi, edinilmiş mallara katılmadır. Eşler kendi aralarında yapacakları sözleşmeyle başka bir mal rejimi anlaşması yapabilirler. Edinilmiş mallara katılım, evlilik birliği içerisinde, yani resmi nikah tarihi ile kesinleşmiş boşanma tarihi arasında, edinilen mallar üzerinde eşlerin eşit hak sahibi olduğu rejim türüdür.

Mal paylaşımı -diğer adıyla mal rejimi tasfiyesi – ise, evlilik birliği içerisinde edinilen malların boşanma sonrasında eşler arasında paylaşımını ifade eder.

Zina olgusunun ispatlanmış olması halinde, eşler arasındaki mal paylaşımının nasıl yapılacağına ilişkin kanunun 236. maddesi bize yol göstermektedir. Buna göre;

Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.

Görüldüğü üzere, hakim mal paylaşımı noktasında, zina eden eşe düşen pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına sebep verebilmektedir.

Aldatma Sebebiyle Boşanma Davası Yargıtay Kararları

Zina Eylemi Devam Etmişse Hak Düşürücü Süre Geçmiş Sayılmaz.

”Davalı erkeğin uzun süreden beri bir başka kadınla birlikte yaşadığı, aynı kadınla ilişkisinin halen devam ettiği, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği yapılan soruşturma ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Zina eylemi devam ettiğine göre, hak düşürücü süre de geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davalı erkeğin zinasının temadi ettiği anlaşılmaktadır. O halde, davacı kadının özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayanılarak açmış olduğu her iki davanın kabulü yerine, yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 2. HD., 2019/1357 E., 2019/6263 K.)

Başkasıyla Birlikte Yaşama Olayı Devam Ediyorsa Hak Düşürücü Süre Geçmiş Sayılmaz.

”Davacı-karşı davalı erkeğin uzun süreden beri bir başka kadınla birlikte yaşadığı, aynı kadınla ilişkisinin halen devam ettiği yapılan soruşturma ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Zina eylemi devam ettiğine göre, hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davacı-karşı davalı erkeğin zinasının temadi ettiği anlaşılmaktadır. O halde, davanın kabulü yerine, yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 2. HD., 2016/6948 E., 2017/12841 K.)

Af, Örtülü Olsa Bile Tereddüde Mahal Vermeyecek Şekilde Olmalıdır.

”Davacı-karşı davalı erkeğin temyiz itirazlarının yapılan incelemesinde; Mahkemece davacı-karşı davalı erkek tarafından zina hukuki sebebine (TMK m.161) dayalı açılan boşanma davasının kadının bu eyleminin erkek tarafından affedildiği gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden kadının zina eyleminden sonra evlilik birliğinin devam etmediği, kadının sık sık babaevine bırakılmasının da birlikteliğin gerçekleşmediğini gösterdiği, … İlçe Jandarma Komutanlığında düzenlenen kadının erkekle ortak haneye dönmek istediğini belirten 26/04/2015 tarihli tutanakta erkeğin imzası olsa da kadının aynı gün tekrar baba evine bırakılarak erkek tarafından 28.04.2016 tarihinde zina hukuki sebebine dayalı davanın açıldığı, dosya içerisinde af olgusunun kabulünü gerektirir bir delilin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. O halde davacı-karşı davalı erkeğin zina hukuki sebebine dayalı boşanma davasının kabulüne karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. HD., 2016/14447 E., 2018/3576 K.)

Beraber Tatile Gitme, Sosyal Ortamlarda Eşi Olarak Tanıtma Zinanın Varlığını İspatlar

”Yapılan yargılama ve toplanan deliller ile dinlenen tanık beyanlarından, davacı-karşı davalı erkek ile dava dışı S.O. isimli kadının mahkemenin de kabulünde olduğu üzere beraber tatile gittikleri, sosyal ortamlarda bu kadını eşi olarak tanıttığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı-karşı davacı kadının zinaya dayalı boşanma davasını ispatladığının kabulü gerekir. O halde davalı-karşı davacı kadının zinaya dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. HD., 2016/23892 E., 2018/10867 K.)

Sırf Telefonda Konuşmuş Olmak Zinanın Kanıtı Değildir.

Davacı erkek tarafından zina (TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK166/l) hukuki sebeplerine dayanılarak boşanma isteminde bulunulmuş, mahkemece tarafların zina (TMK m.161) nedeniyle boşanmalarına karar verilmiştir. Zina olayının mevcut sayılabilmesi için en önemli koşul, “cinsel ilişkinin” varlığının kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmasıdır. Davalı kadının bir başka erkekle cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış değildir. Davalı kadının bir başka erkekle telefonda konuştuğu anlaşılmakla beraber, evlilik sırasında, bir başka erkekle cinsel birleşmenin gerçekleştiği dosya kapsamı ve tanık beyanlarından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle davalı kadının bu davranışları zina değil, “güven sarsıcı davranış” niteliğinde olup; Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi gereğince boşanmayı gerektiren kusurlu davranıştır. Bu durumda, zina hukuki sebebine dayanılarak açılmış boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru bulunmamıştır.” (Yargıtay 2. HD., 2016/1282 E., 2017/7819 K.)

Davacının da Kusurunun Bulunması, Karşı Dava Açılmamışsa Önem Arz Etmez.

Dava, özel sebebe (TMK m. 161) dayanmaktadır. Kanunda yer alan özel boşanma sebeplerinden biriyle açılmış bir boşanma davasında, bu özel sebebin yanında davacının da boşanmayı gerektirecek ağırlıkta bir kusuru ispatlanmış olsa bile; bu husus, karşı tarafça dava konusu yapılmamış ise artık özel sebebe dayalı boşanma kararı verilmesinde ve sonuçlarında dikkate alınamaz. Somut olayda davalının eyleminin Türk Medeni Kanununun 161. maddesinde yer alan boşanma sebebini oluşturduğunda duraksama yoktur. Özel boşanma sebebi ispatlanmıştır. Bu bakımdan, artık davalının dayanılan boşanma sebebini çürütmek amacıyla değil de, “Davacının da kusurlu olduğunu” ispat etmeye yönelik gösterdiği deliller ve davacının kusuru dikkate alınmaz. Diğer bir ifade ile özel boşanma sebebine dayalı boşanma davalarında; evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle açılan boşanma davalarında olduğu gibi davacının kusurlu davranışlarının dikkate alınması suretiyle kusur kıyaslaması yapılamaz. O halde, somut olayda özel boşanma sebebiyle boşanmaya karar verildiğine göre davalı kadının tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, bu husus nazara alınmadan, davacı erkeğe kusur izafe edilmesi doğru olmamakla beraber verilen boşanma kararı sonucu itibarıyla doğru olduğundan boşanma kararının gerekçesinin değiştirilmesi suretiyle onanması gerekmiştir.” (Yargıtay 2. HD., 2021/1093 E., 2021/2672 K.)

Aldatan kocaya ve aldattığı kişiye hangi davaları açabilirim?

Zina eden eşe, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatlerin zedelenmesi sebebiyle maddi tazminat, aldatılan eşin kişilik haklarına saldırı söz konusu olduğu için de manevi tazminat davası açılabilir. Ayrıca talep halinde hakim, mal rejiminde zina eden eşin pay oranında azaltmaya veya payı tamamen kaldırmaya karar verebilir.
Eşin sizi aldattığı kişiye karşı ise aile hukukuna dayalı olarak değil de, borçlar hukuku kapsamında haksız fiil hükümleri çerçevesinde tazminat davası açılabilir.

Aldatan eş nafaka alır mı?
Boşanma davalarında üç tür nafaka vardır. Bunlar tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakasıdır.
Tedbir nafakası boşanma davası sonuçlanıncaya kadar hükmedilen nafakadır. Zina ettiği iddia olunan eş bakımında henüz zina olgusu ispatlanmadığı için, bu eş lehine tedbir nafakasına hükmedilmesi mümkündür.

Yoksulluk nafakası ise boşanmadan dolayı yoksulluğa düşen tarafa, boşanmaya sebep olan vakıalarda diğer eşten daha az kusurlu olması halinde verilen nafakadır. Zina sebebiyle boşanmada zina eden eş tam kusurlu kabul edildiği için boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olsa bile lehine yoksulluk nafakasına hükmedilemez.
İştirak nafakası ise, velayet hakkı kendisine verilmeyen eşin çocuğun bakım ve giderlerinin karşılanması için verilen nafakadır. Çocuğun üstün yararı gerektiriyorsa, velayetin zina eden eşe verilmesi mümkündür. Çünkü velayette eşlerin kusura göre değil çocuğun menfaatine göre velayetin kimde kalacağına karar verilir. Bu durumda velayet zina eden eşe verilirse, diğer eşin çocuk için iştirak nafakası ödemesi gerekecektir.

4.9/5 - (7 votes)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Av. Musa Yılmaz

avukat musa yılmaz

Av. Musa Yılmaz, başta Forex Hukuku, Sermaye Piyasası, Bilişim Hukuku, Yabancılar Hukuku, Ceza Hukuku, Aile ve Boşanma Hukuku ve Miras Hukuku alanları olmak üzere hukukun birçok alanında çalışmalarını yürütmektedir ve iyi derecede İngilizce bilmektedir.

Randevu Talebi

    Son Yayınlanan İçerikler

    • Tahliye Taahhütnamesi
      Tahliye Taahhütnamesi, kiracının belirli bir tarihte kiralananı tahliye edeceğini kabul ettiği yazılı bir beyandır.
    • Suçta Tekerrür Ne Demek?
      Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır.
    • Müsadere Ne Demek?
      İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur.
    • Hapis Cezasının Ertelenmesi
      Hapis Cezasının Ertelenmesi Türk Ceza Kanunu’nun ‘’Yaptırımlar’’ başlıklı Üçüncü Kısmının Birinci Bölümü olan ‘’Cezalar’’ başlığı altında 51. Madde de düzenlenmiştir.
    • HAGB Memur Olmaya Engel Mi?
      HAGB bir mahkûmiyet hükmü değildir. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 231/13 uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir.
    This is a staging enviroment